Skip to content Skip to footer
Napelda Psikoloji

Depresyon

depresyon
İçindekiler

Depresyon Nedir?

Depresyon, ruhsal çöküntü anlamına gelen bir kelimedir. Kişideki mutluluk ve zevk alma yetisinin geçici olarak kaybolduğu depresyon; duygusal dünyayı, zihni, düşünceyi hatta bedeni etkileyen psikiyatrik bir rahatsızlık olarak tanımlanabilir.

Depresyon; genellikle üzüntü, mutsuzluk ve ilgi kaybı ile kendini gösteren bir durumdur. Bireylerin günlük yaşamlarını hem duygusal hem fiziksel açıdan olumsuz etkiler. Depresyonun şiddeti arttıkça, işlevsellik de değiştiği de görülebilir. Kimi insanlar üzgün olsalar bile günlük aktivitelerini sürdürebilmesine karşın, kimileri yataktan kalkamaz hale gelebilir. Hatta işe gitmekte ve normal yaşamlarını devam ettirmekte zorlanabilir. Bu nedenle depresyonun bireyler üzerinde farklı düzeylerde etkiler yaratması mümkündür.

Depresyondaki kişi eskiden yapmaktan keyif aldığı aktiviteleri yapmayı istemez, yapsa da aynı şekilde zevk almaz. Zaman içerisinde yaşamın anlamını kaybetmeye başlar. Daha içe kapanık, keyifsiz ve mutsuz bir ruh hali ortaya çıkar. Bunun beraberinde ise ruhsal, sosyal, zihinsel ve bedensel belirtiler de görülür.

Ancak her üzüntü depresyon olarak yorumlanmamalıdır. Kişinin ruh hâlindeki günlük iniş çıkışlar depresyon değildir. Bununla birlikte kendini sürekli mutsuz hissetmesi ve bu durumun en az 2 ila 3 hafta boyunca devam etmesi durumunda depresyondan söz edilebilir. Depresyon dünya genelinde halk sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan biri olmasının yanı sıra en çok işlev kaybına neden olan ikinci hastalık olma özelliğine sahiptir.

Depresyon Ne Kadar Sürer?

Bir duygudurum bozukluğu olarak tanımlanabilen depresyon, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen son derece ciddi bir hastalıktır. Depresyon yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkileyebildiği gibi tedavi edilmemesi durumunda çok daha ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir.

Bununla birlikte depresyonun tedavisi mümkündür. hastaların % 80 ila %90’ı tedaviye olumlu yanıt verir. Depresyon teşhisi konulmadan ve tedavisine başlamadan önce detaylı görüşmeler, hatta fiziksel muayeneler yapılmalıdır. Çünkü depresyon ve anksiyete bozukluklarının tedavisi, semptomlara ve bireysel farklılıklara bağlı olarak değişebilir. Bireyin durumuna göre psikoterapi, ilaç tedavisi ya da her ikisi birlikte uygulanabilir.

Depresyon tedavisinin etki sağlaması için doğru teşhis koyulmalı ve tedaviye mümkün olduğunca erken başlanmalıdır. Tedavinin ne kadar süreceği yine kişi özelinde hastalığın şiddetine ve hastanın uygulanan tedaviye verdiği yanıta göre değişiklik gösterebilir. Bazı kişiler hafif depresyon geçirip birkaç ay içerisinde iyileşebilir. Ağır depresyon vakalarında ise tedavi birkaç ay hatta birkaç yıl sürebilir.

Depresyona Ne Sebep Olur?

Depresyona neyin sebep olduğu tam olarak bilinmez. Bununla birlikte beyindeki kimyasal dengenin bozulmasının, depresyon hastalığının başlangıcında önemli bir rol oynadığı ifade edilebilir. Beyinde duygusal durum, yargılar, hedefler ve çözümler ile ilgili önemli işlevlere sahip olan frontal lop, herhangi bir travmatik olay sonucu zarar gördüğünde kişi depresyona girebilir. Uzun süredir devam eden bir ilişkinin sonlanması, doğum yapmak, işsizlik, sevilen bir kişinin kaybı, uyuşturucu ya da alkol madde bağımlılığı gibi kişiyi yıpratıp beyinde etki bırakacak olaylar depresyon gelişmesi riskini artırabilir.

Depresyonun nedenleri arasında genetik faktörleri saymak mümkündür. Ailesinde depresyon ya da bir başka psikolojik rahatsızlık olan kişilerde depresyon görülmesi riski daha fazladır. Gebelik döneminden sonra erken dönemde, tiroid sorunlarında ya da menopoz döneminde hormon dengesinde yaşanan değişiklikler nedeniyle depresyon görülebilir. Bunların yanı sıra depresyon oluşumuna neden olabilecek temel etkenler şu şekilde sıralanabilir:

– Benlik saygısının düşük olması, özeleştiride abartıya kaçılması, aşırı kötümserlik gibi bazı kişilik özelliklerinin bulunması
– Kayıp, ölüm ve istismar gibi kişide derin üzüntülere yol açabilecek stresli ve travmatik olaylar yaşanması
– İş, okul, ilişki sorunları ya da aile içi sorunlar bulunması
– Akrabalar ya da aile üyelerinin tıbbi geçmişinde depresyon, bipolar bozukluk, intihar öyküsü ya da alkolizm öyküsü olması
– Yeme bozukluğu, anksiyete bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi çeşitli mental sağlık sorunları yaşanması
– Diyabete neden olan aşırı kilo ya da obezite varlığı
– İleri derecede uyuşturucu, sigara ya da alkol kullanımı
– Kişinin kendini sosyal çevreden soyutlaması
– Felç, kronik ağrı, kanser, kalp hastalığı gibi ciddi ya da kronik hastalıklar olması
– Uyku hapları ve hipertansiyon ilaçları gibi bazı ilaçların yan etkileri

Unutulmaması gereken, depresyonun tedavi edilmemesi durumunda daha da kötüleşeceğidir. Depresyon tedavisi ihmal edildiğinde kişinin hayatının her alanını etkileyen duygusal ve davranışsal sorunlar, sağlık sorunları ve çeşitli komplikasyonlar yaşanabilir.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon sürecinde kişiler günün büyük kısmında çeşitli belirtilerle karşılaşır. Depresyondaki kişilerde her gün tekrarlanma potansiyeli olan belli başlı belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

– Aniden beliren üzüntü, umutsuzluk, boşlukta olma hissi ve sebepsiz yere ağlama
– Suçluluk duygusu, değersizlik hissi, geçmişte yaşanan başarısızlıklar nedeniyle sık sık kendini suçlama
– Bir şeyleri hatırlama, düşünme, odaklanma ve karar alma konularında sorunlar yaşama
– Düşünürken, konuşurken ya da hareket ederken eskiye göre daha yavaş olma
– En küçük olaylarda dahi hayal kırıklığı, aşırı sinir ve ani öfke patlaması yaşanması
– Rutin aktivitelerin tamamına ya da büyük kısmına karşı duyulan ilginin azalması, bunlardan zevk alınmamaya başlanması
– İştahın azalmasına bağlı kilo kaybı ya da artan yeme isteğine bağlı kontrolsüz kilo alımı yaşanması
– Endişe ve huzursuzluk hissedilmesi
– Baş ağrısı ve sırt ağrısı gibi nedeni bilinmeyen fiziksel rahatsızlıklar yaşanması
– Ölüm ve intihar düşüncesinin sık sık akla gelmesi
– Uykusuzluk ya da çok fazla uyumak gibi uyku bozuklukları yaşanması
– Sürekli yorgun olma hissi, halsizlik ve enerji eksikliği

Yukarıda sıralanan belirtiler depresyondaki bireylerin ciddi sorunlar yaşamasına, yaşam kalitesinde ciddi düşüşe neden olabilir.

Depresyon Türleri

Depresyonun farklı türleri vardır ve depresyona bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler kişi özelinde farklılık gösterebilir. Depresyon türünün belirlenmesi için bazı niteliklerin olup olmadığı kontrol edilir. Tedavi sürecinin başarısını sağlamak için depresyon teşhisi doğru bir şekilde konulmalıdır.

Klinik Depresyon: Depresyon denildiğinde ilk kastedilen majör depresif bozukluktur. Bu durumda depresyon klinik olarak gözlemlenebilir hale gelmiştir. Depresyon türleri içerisinde en şiddetli olan majör depresyonda; depresyona ilişkin tüm olumsuz duygu, düşünce ve davranışlar yoğun bir şekilde hissedilir. Derin üzüntü, değersizlik hissi, yaşamla ilgili kaygılar, hayattan zevk alamama, ümitsizlik, enerji azlığı, karamsarlık, yorgunluk, isteksizlik, yavaşlık ve intihar isteği görülebilir. Tedavi edilmeden düzelmesi olasılığı son derece düşüktür. İntihar riskinden dolayı acil tedaviye başlanması gerekir.

Atipik Özellikli Majör Depresif Bozukluk: Duygu durum dış etkenlerden fazlasıyla etkilenir ve çok hızlı bir değişim gösterir. Genellikle gençlerde ve yetişkinlerde görülür. İnsanların doğal olarak karşılaştığı günlük üzüntüler, aksiliklerin neden olduğu sıkıntılar, olaylara verilen anlık tepkilerin şiddeti ve sıklığı artar, en az iki hafta boyunca devam eder.

Doğum Sonrası Depresyonu (Postpartum Depresyon): Doğumu takip eden 6 ila 12 ay arasında oluşur. Doğum sonrası ortaya çıkan ciddi bir depresyon türü olup hafif depresyondan psikotik özellikli depresyona kadar geniş bir yelpazede görülebilir. Genel depresyonun belirtilerine ek bazı belirtiler gösterebilir. Üzüntü, ağlama, umutsuzluk, keder, değersizlik, karamsarlık, cinsel istek azlığı, sosyal izolasyon, intihar eğilimi, uyku ve iştah bozukluğu gibi belirtilere ek olarak annenin kendisiyle de bebeğiyle de ilgilenmediğini düşünmesi, yoğun suçluluk duygusu, bebeğine yabancılaşma, ileri derecelerde bebeğin kendisine ait olmadığı düşüncesi ortaya çıkabilir. Ciddi bir psikiyatrik durum olduğundan kişinin klinik gözetime alınması ve tedavi edilmesi gerekir.

Mevsimsel Depresyon: Genellikle sonbahar ve kış aylarında güneş ışığına yeterince maruz kalınamaması durumunda ortaya çıkar. Kış aylarında başlayıp yaz aylarında ortadan kalkar. Genç kızlarda ve kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır. Mevsimsel depresyonu olan kişiler kış aylarında üzüntülü, hüzünlü, sessiz, sakin ve içe kapanıktır. Yaz aylarında ise heyecanlı, mutlu, konuşkan, enerjik, sevecen, neşeli ve hareketlidir. Kişinin bu döngüyü her sene yaşaması durumunda tedaviye başvurulmalıdır.

Melankolik Özellikli Majör Depresyon: Bireylerin zevk alma duygusunu kaybettiği, önceden keyifle yaptıkları şeyleri yapmaktan kaçındıkları bir depresyon türüdür. Bireylerde uykusuzluk sorunu yaygın bir şekilde görülür. Sürekli üzüntü, kaydı, mutsuzluk ve enerji düşüklüğü hissedilir. Üzgün, umutsuz, sıkıntılı, karamsar ve kasvetli bir ruh halini tanımlayan ağır depresyonlar melankolik depresyon olarak adlandırılır. Kişini ruhsal ve bedenen ileri derecede yavaşladığı, bezgin ve bitkin hissettiği bir durum olduğundan intihar riski son derece yüksektir. Psikiyatrik açıdan takibe ve tedaviye gereksinim duyulan bir depresyon türüdür.

Psikotik Özellikli Majör Depresif Bozukluk: Çoğunlukla şizofreni ve mani ile karıştırılan bu depresyon türünde depresyon belirtilerinin yanı sıra yok olma, suçluluk, paranoid ya da bedensel sanrı ve varsanılar ortaya çıkar. Psikomotor yavaşlık, ajitasyon, bilişsel sorunlar, bunaltı, ümitsizlik, hipokondriazis, düşmanlık, kuşkuculuk, erken ya da orta dönem uykusuzluk yakınmaları ve paranoid belirtiler diğer depresyon türlerine göre daha çok görülebilir.

Katatonik Özellikli Majör Depresif Bozukluk: Ruhsal buhranın yanı sıra motor sistemi de etkileyen bir depresyon türüdür. Kişinin elleri, kolları ya da vücudunun herhangi bir uzvunun nereye bırakılırsa orada kaldığı bu depresyon türünde, kişi karşısındakinin hareketlerini ve mimiklerini taklit edebilir. Anlamsız tekrarlayıcı hareketler de yapılması mümkündür.

Distimik Bozukluk (İnatçı Depresyon-Minör Depresyon): Distimik bozukluk, depresif belirtilerin nispeten hafif olduğu, ancak uzun süre devam ettiği bir depresyon türüdür. Kişi genel olarak karamsar ve mutsuzdur. Dikkat – konsantrasyon bozukluğu, kararsızlık, dalgınlık, enerji düşüklüğü, uyku ve iştah düzensizliği görülebilir. Toplumda yaygın olarak görülen, ancak genellikle gözden kaçırıldığından tedavi edilmeyen bir durumdur. Kişinin yaşamında keskin değişimlere neden olmamasına karşın süregelen bir depresyondur.

Depresyon Risk Faktörleri

Kişiyi depresyona yatkın hale getirebilecek risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir:

– Yalnızlık ve izolasyon
– Düşük öz güven, eleştirel yapı, bağımlı kişilik yapısı ve olumsuz düşünce yapısı gibi belirli kişilik özellikleri
– Sosyal destek eksikliği
– Fiziksel istismar, cinsel istismar, zorlayıcı ilişki ve yakın kaybı gibi travmatik ya da stresli yaşam deneyimleri
– Kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal bozukluk geçmişi olması
– Ailede bipolar bozukluk, depresyon, alkolizm ve intihar geçmişi bulunması
– İlişki ve evlilik problemleri
– Erken çocukluk travmaları, istismar ya da çocuk yaşta başlayan depresyon
– Alkol ve madde bağımlılığı
– İşsizlik
– Finansal problemler

Çocuklarda Depresyon

Çocukların derin üzüntülü bir duygu durumu içinde konuşma, hareket, düşünce ve fizyolojik işlerde yavaşlama ve durgunluk hali yaşama, değersizlik ve karamsarlık duygularına kapılma durumu çocukluk depresyonu olarak adlandırılır. Çocuklarda depresyon farklı şekillerde ortaya çıkabilir, çocuğun duygularını ve davranışlarını etkileyebilir.

Depresyon Nasıl Ortaya Çıkar?

Depresyon, genellikle çeşitli faktörlerin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan bir ruhsal bozukluktur. Depresyonun ortaya çıkmasında birden fazla etken rol oynayabilir. Genetik yatkınlık önemli bir faktördür. Yüksek risk altında olan kişilerde ailesel geçmişte de depresyon öyküsü bulunabilir. Ayrıca biyolojik faktörler, beyindeki kimyasal dengesizlikler ve hormonal değişiklikler de depresyon gelişiminde etkili olabilir.

Psikososyal faktörler de depresyonun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar. Travmatik yaşam olayları, stres, iş veya ilişki problemleri, sosyal izolasyon gibi durumlar depresyon riskini artırabilir. Ayrıca kişilik özellikleri, olumsuz düşünce kalıpları ve düşük öz saygı da depresyonun ortaya çıkmasında etkili olabilir.

Sonuç itibarıyla, depresyon genellikle karmaşık bir etkileşimin sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Her bireyde farklı şekillerde belirtiler gösterebilir. Depresyon belirtileri fark edildiğinde profesyonel destek almak önemlidir.

Majör Depresyon

Majör depresyon, bireyin günlük aktivitelere olan ilgisini azaltarak hayatını derinden etkileyen ve duygusal çöküntülere neden olan bir duygudurum bozukluğudur. Majör depresyon, hormonal dengesizliklerden kaynaklanabileceği gibi genetik faktörlere de bağlı olabilir. Ekonomik zorluklar gibi durumlarla ilişkili olarak gelişebilir. Ortaya çıkan duygusal zorluklar, bireyin beslenme alışkanlıklarını, uyku düzenini ve günlük aktivitelerini yapma şeklini zamanla değiştirir.

Ev işleri, çalışma veya dışarıda zaman geçirme gibi günlük faaliyetlere karşı motivasyon kaybı yaşanmaya başlar. Kişi kendini herhangi bir aktiviteye karşı isteksiz ve enerjisiz hisseder, hatta eskisi gibi keyif alamaz hale gelir. Majör depresyonun belirtileri arasında bu tür önemli değişimler sayılabilir. Majör depresyon, bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve profesyonel destek gerektirebilir.

Depresyon Tekrarlama Riski

Depresyon, psikiyatrik rahatsızlıklar arasında tekrarlayabilen bir yapıya sahiptir. Tedavi edilmiş olsa bile, bazı durumlarda relaps veya recurrence olarak adlandırılan tekrarlamalar gösterebilir. Bu tekrarlamaların çevresel etkenlerle ve hastanın biyolojik yatkınlığı gibi içsel faktörlerle ilişkili olduğu bilinmektedir. Bir kez majör depresif atak geçiren bir bireyin, hayatı boyunca ikinci bir atak geçirme olasılığı %60’tır. Ancak, bu durumdaki hastaların %60’ı tedavi edilebilir.

Depresyon Nasıl Tedavi Edilir?

Depresyon, ciddi ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavi, hastanın depresyonunun şiddeti, belirtilerin özellikleri, tekrarlama durumu, mevsimsel ilişkiler ve intihar düşünceleri gibi birçok faktöre bağlı olarak düzenlenir. Hafif depresyon durumlarında, konuşma terapisi olan psikoterapi tek başına etkili olabilir. İlaç kullanımına gerek duyulmayabilir.

Orta ve ağır şiddetteki depresyonlarda ise terapiye yanıt verme sürecini yavaşlatabilecek problemlerle karşılaşılması söz konusu olabilir. Bu tür durumlarda, antidepresan ilaçların terapi ile birlikte kullanılması gerekliliği doğabilir. Depresyon tedavisi sürecinde, ilaçların yanı sıra; terapinin devam ettirilmesi, yaşam tarzına uygun tedavilerin seçilmesi ve depresyonun nedenlerinin anlaşılması önemlidir. Terapide, problem çözme becerilerinin geliştirilmesi ve yaşam stresleriyle başa çıkma stratejilerinin sağlanması da tedavinin başarısını artırabilen etkenler arasında sayılabilir. Depresyon tedavisinde ilaçların yanı sıra psikoterapi de önemli bir rol oynar. Psikoterapinin sağladığı faydaların uzun vadede devam etmesi mümkündür.

Depresyon tedavisinin başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri, bireyin motivasyonu ve uygun tedavi yönteminin belirlenmesidir. Psikoterapinin yanı sıra; sosyal destek ve yaşam tarzı faktörleri de depresyonun tedavisinde önemli bir rol oynar. Sosyal destek ağının genişletilmesi, pozitif ilişkiler kurulması ve sağlıklı aktivitelerin yapılması, depresyon semptomlarının hafifletilmesini sağlayabilir.

Depresyon Terapisi Ne Kadar Sürer?

Depresyon terapisi süresi; bireyin durumuna, uygulanan tedavi yöntemlerine ve terapistle yaptığı işbirliğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genellikle depresyon terapisi, bireyin semptomlarına ve ilerlemesine bağlı olarak birkaç haftadan birkaç aya kadar sürebilir. Kısa süreli danışmanlık veya bilişsel davranış terapisi gibi yoğun olmayan terapiler birkaç hafta içinde sonuçlar gösterebilir. Daha derin ve kapsamlı terapilerde uzun vadeli sonuçlar elde etmek için birkaç aya ihtiyaç duyulabilir.