Obsesif kompulsif bozukluk, takıntılı düşüncelerin yani obsesyonun davranışa dönüşmesi olarak tanımlanabilecek bir anksiyete bozukluğudur. Obsesif kompulsif bozukluğun altında yatan neden tam olarak bilinmese de; genetik faktörler, çocukluk çağı travmaları, kişilik özellikleri ve serotonin düzensizliği gibi faktörlerin hastalığın gelişimini tetiklediği düşüncesi hâkimdir.
Obsesif kompulsif bozukluk görülen kişilerin genellikle birinci derece yakınlarında da obsesif kompulsif bozukluk yani OKB öyküsü bulunur. Çocukluk döneminde yaşanan taciz, cinsel istismar, ebeveyn kaybı ve/veya aile içi şiddet gibi travmaların erken çocukluk döneminde ortaya çıkan obsesif kompulsif bozukluk ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Kuralcı, ayrıntıcı, titiz ya da mükemmeliyetçi gibi kişilik özelliklerine sahip olan kişilerde OKB’ye yatkınlık daha fazla olmaktadır. Beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde görevli olan nöronlar, elektrik sinyalleri yardımıyla birbiriyle iletişim kurar. İletişimi sağlıklı bir şekilde sağlamak ise nörotransmitter olarak adlandırılan kimyasallar sayesinde mümkündür. Serotonin bu kimyasallardan biridir ve serotonin seviyesindeki düşüklüğün OKB’ya neden olduğu görüşü bulunmaktadır.
Ayrıca çocukluk çağında streptokok bakterisinin neden olduğu enfeksiyonlara verilen reaksiyonlar veya fiziksel travmaların da OKB ile bağlantılı olabileceğini gösteren çalışmalar da vardır.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Nedir?
Obsesif kompulsif bozukluk yani OKB, halk arasında takıntı hastalığı olarak da bilinmektedir. Kişi, obsesif düşüncelerinin neden olduğu anksiyete ve stres seviyesini azaltma amacıyla kendini tekrarlamak zorunda hissetmektedir. Tekrarlayan düşünce ve davranışlarla karakterize olan OKB’nin en belirgin özelliği, kişinin zamanını boşa harcamasına yol açacak şekilde zihnini sürekli olarak meşgul eden düşünceleri eyleme dökmesidir.
Obsesyon bazı kişilerde hastalık kapmaktan korkma şeklinde oluşup sürekli el yıkamayla eyleme dökülebilir. Bazı kişilerde ise ocak ve ütü gibi ev aletlerini kapatıp kapatmadığını tekrar tekrar kontrol etme şeklinde otaya çıkabilir. Son derece ağır seyredebilen bir psikiyatrik bozukluk olan OKB, çocukluk çağlarında başlayabilir. OKB’nin başladığı yaş genellikle 7 ila 12 aralığıdır. OKB, çocukluk döneminde erkeklerde daha sık görülür. Ergenlik döneminde ise her iki cinsiyette de görülme sıklığı eşittir.
Bireylerin hayatın her döneminde karşılaştıkları olaylar karşısında endişe duyması son derece sağlıklıdır. Kişi genellikle bu tür durumlarla baş ederek bu duyguları geride bırakır ve günlük yaşantısına devam eder. Bazı kişiler ise her ne kadar bu durumun normal olmadığını bilseler de, endişe ve takıntılarına devam eder.
Tıpta obsesyon olarak tanımlanan takıntılı olma hali; kişinin zihninden atamadığı fikir, düşünce ve/veya dürtüler olarak ifade edilebilir. Bu durum kişinin kendi isteği dışında aklına gelir ve kendisi tarafından mantıksız bulunsa da, bu düşüncelerden uzaklaşabilmesi mümkün olmaz. Bunun sonucunda kişi kendini huzursuz ve sıkıntılı hissedebilir. Takıntı olarak tanımlanan obsesyonların neden olduğu sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak için yapılan yineleyici davranışlar ise kompulsiyon olarak adlandırılır. Kişi genellikle ütü, ocak, kilit ya da kapı gibi nesneleri açık bıraktığını düşünebilir. Bu durumun üstesinden gelmek içinse bu nesneleri tekrar tekrar kontrol etme ihtiyacı hisseder.
Bazı kişilerinse dokunmayla ilgili kompulsiyonları vardır. Kişi eylemlerinden önce kendisi için önemli olan bir nesneye okunma gereksinimi duyabilir. Bu durum kişinin yaşam kalitesini düşürebilir ve zaman zaman yaşamsal aktivitelerini olumsuz şekilde etkileyebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtileri Nelerdir?
Obsesif kompulsif bozukluğun belirtileri gerek toplumsal gerek kültürel açıdan farklılık gösterebilir. Sıklıkla görülen obsesif kompulsif bozukluk belirtilerinin obsesyon ve kompulsiyon olarak ayrı değerlendirilmesi mümkündür. Obsesyonun en yaygın görülen belirtileri şu şekilde sıralanabilmektedir:
Mükemmeliyetçilik
Simetri ve düzen dürtüsü
Güven ihtiyacı
Aşırı kuşkuculuk
Günahkâr düşüncelerden korkmak
Hata yapma kaygısı
Rezil olmaktan çekinmek
Başkalarına zarar verme korkusu
Mikroplardan ya da pislikten korkmak
Kompulsiyon belirtileri
Kişi, obsesyonun neden olduğu sıkıntılı durumlardan kurtulmak için farklı davranışlarda bulunabilir. Bu davranışlardan bazıları şu şekilde sıralanabilmektedir:
El sıkışmamak
Sürekli el yıkamak
Kilit ve ütü gibi çeşitli nesneleri sürekli kontrol etme gereksinimi duymak
Belirli kelimeleri tekrarlamak
Eşyaları belirli bir düzene göre sıralamak
Kapı tokmağını tutmamak
Değersiz nesneler biriktirmek
Yemekleri belirli bir sıraya göre tüketmek
Rutin işleri yaparken sayı saymak
Obsesif Kompulsif Bozukluk Tipleri Nelerdir?
Obsesif kompulsif bozukluğun farklı türleri vardır ve en yaygın görülen OKB türlerinden biri kirlenme ya da bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonudur. Kişi kıyafetlerinin ve bedeninin mikrop, kir,irar ya dda deterjan gibi etkenleri dolayı kirlendiğine inanır ve sürekli olarak temizlenir.
Kişinin kapı kilidini açık ya da ütüyü prizde unuttuğunu düşünmesi sonucu ortaya çıkan kaygının giderilmesi için kaygı duyulan nesnenin birkaç kez kontrol edilmesi durumu ise kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonudur.
Cinsel obsesyon ise kişinin yaşına ve kendisine uygun olmayan, kabul edilemez ya da utanç verici nitelikteki imge ya da düşüncelere sahip olması durumu şeklinde tanımlanabilir. Kişi bu düşünceleri kafasından uzaklaştırmakta zorlanabildiği gibi başkalarına karşı yanlış anlaşılabilecek davranışları yapmaktan da korkmaktadır.
Sayma kompulsiyonu kişinin sürekli olarak geçen arabaları, kaldırım taşlarını ya da bina katlarını sayması; tekrar etme kompulsiyonu ise kapıyı kilitlemeden üç kez açıp kapatmak ya da kapıyı 4 kez tıklatmak gibi davranışlarla kendini gösterir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nasıl Tedavi Edilir?
Obsesif kompulsif bozukluğu bulunan kişiler genellikle bu durumun farkında olur. Yineleyici ve saplantılı düşünce ve eylemlerinin kendileri için zorlayıcı olduğunu ve hayatlarını olumsuz etkilediğini bilir ancak düşünce ve davranışlarını kontrol edemezler. Düşünce ve eylemlerinin normal olmadığının farkında oldukları için de genellikle uzun yıllar boyunca hastalıklarını gizli tutarlar. Bu nedenle iyileşme sürecine girmeleri uzar.
OKB hastaları eylemlerinden ve düşüncelerinden kurtulmak isteyip uzmana başvurduklarında mevcut durumları ve gösterdikleri belirtiler değerlendirilir. Tanı netleştikten sonra kişisel özel olarak ilaç ve bilişsel davranış terapisi ile tedaviye başlanır. İlaç tedavisinde genellikle serotonin düzeyini dengeleme amacıyla antidepresan ilaçlar tercih edilir. İlaç tedavisi ortalama 3 ila 4 ayda etkisini gösterir. Hasta bu süre içerisinde işe yaramadığı düşüncesiyle ilaçlarını kullanmayı bırakmamalı, doktorunun önerdiği doz ve süreyle kullanmaya devam etmelidir.
Kişi kendisini iyi hissetmeye başladıktan sonra ilaçların uzun süreyle kullanılması ise OKB’nin tekrarlamasını önler. Bu nedenle ilaç kullanımı doktora danışılmadan bırakılmamalıdır. Bilişsel davranış terapisinde ise kişinin düşünce ve eylemlerini önlemek için altında yatan korku gibi duygularla yüzleşmesi, bu sayede takıntılı davranışlarından uzaklaşması sağlanır.