Latince “depressus” sözcüğünden gelen depresyon; kişide üzüntü hissi yaratarak ilgi duyma, düşünme, yeme-içme ve uyuma gibi davranış şekillerini etkileyen zihinsel ve psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanabilir.
Gündelik yaşam içerisinde her bireyin duygu durumunda zaman zaman iniş çıkışlar yaşanabilir. Kişi karşı karşıya kaldığı olaylar nedeniyle ruh halinde dalgalanmalar yaşayabilir ve kendisini depresif hissedebilir.
Olaylara bağlı olarak duygularda sıradan iniş ve çıkışlar yaşanması son derece doğal bir durumdur. Bu duyguların kişinin günlük yaşantısını sürekli olarak negatif etkilemesi ve yaşamın işleyişine engel olması durumunda ruhsal bir hastalık olan depresif bozukluktan söz edilebilir.
Kişide belirli bir süre devam eden isteksizlik, umutsuzluk ve yaşamdan hoşnut olmama duygularının görüldüğü aynı zamanda olumsuz düşüncelerin ortaya çıktığı depresyon, bir duygu durum bozukluğudur. Depresyonun farklı türleri bulunmakta olup bunları 9 başlık altında toplamak mümkündür.
Majör Depresif Bozukluk
Kişinin kendisini en az 2 hafta süresince üzgün, değersiz ya da keyifsiz hissettiği durumlarda ortaya çıkan klinik depresyon, depresyonun en şiddetli türü olup yaygın bir şekilde görülür. Majör depresif bozukluk; iştah bozukluğuna, uyku sorunlarına ve aktivitelere ilgi kaybına neden olabilir.
Majör depresyon tanısı konulabilmesi için yaşanan belirtilerin herhangi bir madde ya da genel bir tıbbi duruma bağlı olmaması gerekir. Yakınmalar önemli sıkıntılarla birlikte kişinin işlevselliğinde ve verimliliğinde bozulmalara neden olmalıdır.
Kronik Depresyon (Distimi)
Bireyin uzun süreli olarak melankoli, üzüntü, sevinçten yoksunluk, içe kapanıklık, aşırı bilinç ve kişisel yetersizlik nedeniyle endişeli olma durumunu hayatında alışkanlık hâline getirmesi sürecidir.
Kronik depresyon belirtileri, majör depresyon belirtileri kadar şiddetli değildir. Kronik depresyonun seyri sırasında belirti olmayan dönemler bulunabilse de, bu süre 2 yıl ya da daha uzun bir zaman diliminde ardışık 2 aydan fazla olmaz.
Bipolar Bozukluktaki Depresyon
Manik depresif bozukluk yani bipolar bozuklukta hasta mani ve depresyon olmak üzere iki farklı duygu durumu arasında kalır. Hastalığın mani döneminde aşırı neşe, aşırı hareketlilik ve uykusuzluk gibi belirtiler görülür. Depresyon döneminde ise çökkünlük, mutsuzluk ve sevilen etkinliklere karşı duyulan ilginin azalması gibi klasik depresyon belirtileri ortaya çıkar. Depresif belirtilerle başvuruda bulunan hastaların öyküsünde mani ya da hipomani bulunuyorsa bipolar depresyon teşhisi konulur. Öyküde mani ya da hipomani olmaması durumunda ise majör depresyon teşhisi gündeme gelir.
Mevsimsel Depresyon
Son 2 yıldır majör depresif dönem başlangıcının yılın belirli nir zamana denk gelmesi mevsimsel depresyon varlığına işaret eer. Hastalığın kontrol edilmesi de yine yılın belirli bir zamanında olur. Örneğin majör depresyon dönemleri sonbaharda başlayıp ilkbaharda sona erebilir.
Gebelikle İlişkili Depresyon
Gebelikle ilişkili depresyon, hamilelik sırasında ya da doğumu takip edden 4 hafta içinde depresyon atağının başlangıcını ifade etmektedir.
Psikotik Depresyon
Bir depresif dönem sırasında herhangi bir zamanda meydana gelebilen sanrıları ve halüsinasyonları içeren psikotik özellikler söz konusudur.
Adet Dönemi Depresyonu
Tekrarlayan bir şekilde adetin başlamasından önceki hafta boyunca ortaya çıkan ve adetlerin başlamasıyla ya da adet başladıktan birkaç gün sonra gerileyen duygusal ve davranışsal belirtilerle ortaya çıkar. Adet dönemi depresyonu kişinin yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkileyebilir.
Tipik Olmayan Depresyon (Atipik Depresyon)
Majör depresyonun alt türlerinden biri olan atipik depresyon, diğer depresyon türleri gibi sürekli depresif belirtilere neden olmaz. Kişi iyi olaylar yaşadığında iyi teokiler gösterebilir. Bu yüzden gülümseyen depresyon ya da maskeli depresyon adıyla da anılabilir. Atipik depresyonun önemli belirtileri arasında iştah artışı ve reddedilme duyarlılığı sıralanabilir.
Melankolik Depresyon
Melankoli olarak da adlandırılan bu depresyon türünün semptomları diğer depresyon türlerine göre daha şiddetli ve tedavisi diğer depresyon türlerine göre daha zor olabilir. Melankolik depresyonun fiziksel semptomlara neden olma riski dde daha yüksektir. Kişi yalnızca hüzünlü hissetmekle kalmaz; aynı zamanda enerjisi olmayabilir, hareketleri ve düşünceleri yavaşlayabilir.
Depresyon Tanısı Nasıl Konulur?
Depresyon tanısı koymak için çeşitli aşamalardan geçen kapsamlı bir sürece gereksinim duyulur. Depresyon teşhisi sürecindeki ilk adım genellikle detaylı bir fiziksel muayenedir. Hastanın genel sağlık durumu hakkında bilgi toplanıp depresyon belirtileri altında yatabilecek fiziksel sağlık sorunlarının tespiti hedeflenir. Hastaya çeşitli sağlık sorunlarıyla ilgili sorular sorulabilir ve çeşitli fiziksel testler yapılabilir.
Fiziksel muayeneden sonra depresyonun biyolojik nedenlerinin ekarte edilmesi için laboratuvar testleri istenebilir. Bu testler arasında tam kan sayımı ve tiroid fonksiyon testleri yer alır. Böylece depresyon belirtilerine nene olabilecek herhangi bir hormonal dengesizlik ya da bir başka sağlık sorunu olup olmadığı belirlenir.
Depresyon tanısı sürecindeki en önemli adım, psikiyatrik değerlendirmedir. Psikolog ya da psikiyatrist tarafından hastanın düşünce yapısı, duygusal durumu, davranış kalıpları ve genel yaşam kalitesi hakkında bilgi toplanır. Bunun için anketler ya da mülakat tercih edilebilir.
Depresyon teşhisine yönelik özel bir test bulunmasa da, pek çok durumda depresyon değerlendirme araçları kullanılmaktadır. Bu sayede depresyon belirtilerinin şiddeti ve tipi belirlenerek doğru bir tedavi planı hazırlanır.
Depresyon tanısı koyma sürecinde bireysel farklılıklar gözlemlenebilse de, genellikle yukarıda sıralanan adımlar izlenir. Her adımda elde eilen bilgilerin bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi, en uygun tedavi yöntemini belirlenmesi açısından önemlidir. Depresyon, etkili bir şekilde yönetilebilen ve tedavi edilebilen bir durum olup sürecin ilk ve en kritik aımı, doğru tanı konulmasıdır.
Depresyon Nasıl Tedavi Edilir?
Ciddi bir ruh sağlığı sorunu olan depresyon, pek çok kişinin yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir. Günümüzde depresyon tedavisi amacıyla kullanılan çeşitli yöntemler vardır. Depresyon tedavisinde en sık tercih edilen yöntem, antidepresan ilaçların kullanılmasıdır. Antidepresan ilaçlar beyindeki kimyasal dengeleri düzenler ve ruh hâlini iyileştirmeye yarımcı olur. Genellikle birkaç hafta düzenli kulanımın ardından ilaçlar etkisini göstermeye başlar.
Psikoterapi de depresyon tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda duygular, düşünceler ve depresyonu tetikleyebilecek durumlar bir terapist eşliğinde konuşularak işlenir. Bilişsel davranışçı terapi, olumsuz düşünce kalıplarının nasıl tanınabileceğini ve değiştirilebileceğini öğretmeyi amaçlar.
Daha şiddetli depresyon durumlarında ise hastanede kalınması ya da düzenli olarak ayakta tedavi programlarına katılınması söz konusu olabilir. Bu tür programlar bireylere günlük yaşantılarını sürdürme aşamasında destek sağlar.